17 Nisan 2011
10:30 Dinlenmiş olarak kalktım ama üzerimde biraz ertesi gün yola çıkacak olmanın verdiği bir gerginlik hissi var. Her zamanki “olağanüstü” kahvaltımı edip dışarı çıktım. Kaldığımız manastırın önünde bugün bit pazarı var. Adet yerini bulsun diye şöyle bir dolaştım ama enteresan birşey yok. Bizim bit pazarları neyse aynen o. İlk iş biraz kafamı rahatlatmam lazım. Onun için havaalanı servisinin kalktığı yere gidip saatleri öğrendim. Yarım saatte bir varmış.
Şu an ise yine Via Roma’da bir cafe’de oturup notlarımı yazıyorum. Kahvesi güzel valla. İkinci bir tane daha ısmarlakta hiç bi sakınca görmüyorum, zira yazacak not birikmiş :) Ayrıca günün rotasını planlamam lazım.
14:15 Kahve çok iyi geldi. Sabahtan beri üzerimden atamadığım o atalet durumundan eser kalmadı :) Rotamın ilk durağı Via Vittoria Emanuelle üzerinden öylece devam edip şu meşhur ölüler evine (Catacombe Cappucini) gitmekti. Sonucu hemen söyleyeyim. Total Failure!!!! :) Ama benim hiç suçum yok valla. Haritada gösterdikleri yerin hemen yanıma minicik bi ok koymuşlar. Meğer o gördüğüm yerden çok daha ileri gitmem gerekiyormuş. Arada meramımı anlatmaya çalıştığım İtalyan’lar da meramlarını italyanca anlatmaya çalıştıkları için, burayı görmek için tüm umutlarım kanatlanıp uçtular.
Buranın pazarları meşhur diye söylemiş miydim? Neyse söylemediysem de söyleyeyim. Buranın pazarları meşhur :) Dünkü Vucciria’dan sonra bugün de Capo’ya gittim. Yani… sadece boş birkaç tezgah görmek için. Pazarlarımız bu yönüyle hiç benzemiyor işte. Millet erkenden topluyor tezgahları. Ama gördüm mü, evet gördüm :)
Tabi bu kadar gez, toz insan nihayet bir noktada acıkıyor. Ve tesadüfe bakın ki, Teatro Massimo’nun karşı sokağındaki dizi dizi restorantlar sanki beni çağırıyorlar :) yok tabi öyle bişey ama kendimi çölde vaha görmüş gibi hissettiğim doğrudur. Street food filan da iyi ama İtalya’ya gelip pizza yemeden gitmek olmaz diye düşünerek restoranlar restoran seçmeye başladım. En sonunda “Ego” adlı bir mekanda beyaz şarap eşliğinde hayatımın en büyük pizzasını yemeye çalıştım. Hepsini bitiremedim tabi ama çok lezzetli olduğunu itiraf etmek zorundayım. Üzeri tepeleme malzeme doluydu, diyeyim, anlayın siz…
Çatal, bıçak eğri büğrü. Sanırım bi milyon kadar da peçete yığdılar tabağın kenarına. Hayır, şöyle peçetelerden faydalanıp ellerimle yiyeyim filan diyorum ama yok imkansız. Büyük bir görsel rezalet. O kadar malzemeyi döküp saçmadan, makul boyutlarda ısırmak filan hayal! Tamam diyip, pes ediyorum ve çatal bıçağa sarılıyorum. Eyvah, eyvah kesmek de mümkün değil! Yani çok uğraşmak gerekiyor. Çatal, bıçağın neden yamru yumru olduğunu bu şekilde çözmüş oluyorum. Bu arada kesmeye çalışırken, masanın da zangır zangır sallanması, duruma hiç de yardımcı olmuyor.
Öğlen saatleri ama sanki dünyayı dolaşmış gibi hissediyorum. Şarabımın kalan kısmıyla, günün ikinci yarısın planını yapıyorum. Tek derdim dünkü gibi helak olmamak. O yüzden bol molalı bir plan yapmak niyetindeyim. Bir de yağmur tehditi var tabi. Tüm söylentilere ve hava raporlarına rağmen henüz yağmura yakalanmadım. Acemi şansı!
16:15 Piazza Dominica’dayım. Kaçıncı molam bilmiyorum ama yorgun hissetmediğime göre sık mola verme fikri gayet yerindeymiş. Gittiğim her yabancı yere İstanbul’da bir karşılık bulmaktan hoşlanmıyorum ama blog yazarken bunun çok faydalı olduğunu keşfettim. Az önce Palermo’nun Nişantaşı’ndaydım. Aklınıza gelebilecek ne kadar ünlü mağaza varsa hepsi burada mevcut. Mağaza dolaşmak yapacağım son şeydir normalde ama havanın yağacak gibi olması ve H&M’in ışıl ışıl parıldamasıyla kendimi reyonları gezerken buldum. Giyeceklerden beni çeken hiç birşey yoktu. Olsa da almazdım herhalde. Oradan çıkınca hala yağmur yağmadığını görünce de kısa bir tur daha yapıp şu an oturduğum kafeye geldim. Sıcak çikolatamı bitirdikten sonra kısa bir tur daha yapmak niyetindeyim. Sonra dönüş. Enerjimi geceye saklamak istiyorum bugün.
17:50: Son turumu da tamamlayıp döndüm. Bu arada yazmayı unutmuşum. Bugün Via Roma caddesi trafiğe kapalıydı. Yok öyle, olağan her pazar yaptıkları birşey değil. Paskalya nedeniyle caddenin orta şeridine pazarlar kurulduğu için böyle. Bir sürü tezgah. Kimi incik boncuk satıyor, kimi peynir, kimi şeker dondurma, kimi heykel biblo falan filan. Oradan tekrar Via Maqueda yapıp döndüm. Sabahki bit pazarından eser kalmamıştı tabi :).
Gece Programı: Yağmur felaket şekilde bastırdı yine. Hatta dünden de beter. Biz önce kendimize sığınmak için bir Küba Bar bulduk. Martini’yle başladık ve tüm gece öyle devam etti. Martini 3 Euro bu arada. Ama nedense adet plastik bardaklarla servis etmek. Hemen hemen her yerde durum böyle. Birkaç uğrak noktasından sonra son olarak final olarak bizi kendilerine özgü bir sokak yemeği yemeye götürdüler. Bizim kokoreçin ekmek içi değil de (plastik) tabakta servis edileni. Ve bizdeki gibi pek baharatlı filan değil. İdare eder yine de. O saatte, o alkolle ne olsa gidiyor zaten :)
Ertesi gün yollarda sefil olmayayım diye çok geç yatmayayım filan dedimse de yine de gece 3’ü bulmuşuz. Artık uyku ve yarın dönüş. Arrive derci Palermo!!!
Sicilya Günlükleri:
1. Yolculuk
2. Palermo 1. Gün
3. Palermo 2. Gün
Tartışma
Trackbacks/Pingbacks
Geri bildirim: Sicilya Günlükleri: Palermo 1. Gün « antibakteriyel - 03/05/2011